Atatürk’ün Cumhuriyet temel dış ilişkiler ilkesi olarak işaret ettiği “Yurtta Barış, Dünyada Barış” hedefine yönelik olarak, dış politikanın;
Demokrasi, özgürlük ve insan hakları
Laiklik
Hukukun üstünlüğü
Toplumun kalkınması ve refahı
Sosyal adalet
Kadın-erkek eşitliği ve
Evrensel uygarlık değerleri esas alınarak yürütülmesi gerektiği görüşündedir.
Bu değerlerden hareketle, diğer ülkelerle ilişkilerde eşitlik karşılıklı hak ve çıkarlara saygı, içişlerine karışmama ilkeleri temelinde şekillenen bir işbirliği içerisinde bulunmayı ve anlaşmazlıkların diyalog yoluyla çözümünü hedefler.
Müzakereler başlarken, hükümet önce vize muafiyetinin sağlanacağını sonra GKA’nın imzalanacağını açıklamıştı. Fakat tutum değiştirmek durumunda bırakılmış, iki anlaşma aynı zamanda imzalanmış ve üstelik GKA’nın daha önce yürürlüğe girmesi kabul edilmiştir. Avrupa Birliği temsilcileri vize muafiyeti ile GKA arasında doğrudan bir ilişki algısını yaratmaya çabalamaktadır. Aslında, vize muafiyetinin GKA ile doğrudan ya da dolaylı herhangi bir ilişkisi yoktur. Vize muafiyeti Türkiye’nin Schengen’e dâhil olduğu anlamına gelmemektedir. Sınır polisi ya da memuru, vize muafiyeti olsa bile çeşitli gerekçelerle Türk vatandaşlarının sınır kapısından geri dönmesine karar verebilecektir.
GKA’nın bazı hükümleri, Türkiye’nin de taraf olduğu BM temel insan hakları sözleşmelerinden olan Tüm Göçmen İşçiler ve Aile Fertlerinin İnsan Haklarının Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme’nin 22. Maddesiyle çelişmektedir. Göçmen işçilere ve aile fertlerine sınır dışı edilmeden önce bulundukları ülkede bir takım güvenceler sağlayan söz konusu Madde, GKA’nın düzensiz göçmenlerin gecikmeksizin sınır dışı edilmelerine yönelik düzenlemeleriyle çatışmaktadır. Türk Hükümetinin, GKA ve söz konusu BM Sözleşmesi arasındaki uyumsuzluğu giderecek adımları nasıl atacağı henüz netlik kazanmamıştır.
GKA’lar, AB’nin “göç ve göçmen” politikasının önemli bir ayağıdır. GKA’lar, yasa dışı yollardan gelen göçmenlerin ne zaman ve ne şekilde geri gönderileceklerini düzenler. Uygulamayı AB Komisyonu denetler. Bu anlaşmalar çerçevesinde AB ülkeleri her yıl, düzensiz göçmenlerin %40’ını ya göçmenlerin kendi ülkelerine ya da AB’ye nereden geldilerse o ülkeye geri göndermektedirler. Düzensiz göçmenlerin AB’ye girişlerinin önlenmesi ve geri dönüşlerinin sağlanması AB ülkeleri arasında bir koordinasyon gerektirir. Bunun için FRONTEX gibi mekanizmalar kurmuşlardır. Geri dönüşler AB üyesi olmayan ülkelerle de bir koordinasyon gerektirmektedir. Bu koordinasyon da esas olarak Geri Kabul Anlaşmaları’yla (GKA) sağlanmaktadır. Türkiye-AB GKA mütekabiliyet temelinde, Türkiye’de veya AB’ye üye ülkelerden birinde, ülkeye giriş, ülkede bulunma veya ikamet etme koşullarını sağlayamayan veya sağlayamaz duruma düşen kişilerin Anlaşma’da belirlenen koşullar ve kurallar çerçevesinde ilgili ülkeye geri gönderilmesi işlem ve usulünü düzenlemektedir. Anlaşmaya göre, Türkiye, ülkesi üzerinden AB ülkelerine yasa dışı yollarla giden üçüncü ülke vatandaşlarını Anlaşma yürürlüğe girdikten 3 yıl sonra geri almaya başlayacaktır. Fakat Türkiye’yle ikili geri kabul anlaşması ve benzer düzenlemeleri bulunan üçüncü ülkelerin vatandaşları ve vatansız kişilerin iadesi, GKA yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlayacaktır. GKA uygulanmaya başladıktan sonra, AB ülkelerine yasadışı yollardan giriş yapmış veya AB ülkelerinde ikamet ederken düzensiz göçmen durumuna düşen vatandaşlarımız da Türkiye’ye iade edileceklerdir. AB tarafından Türkiye’ye iade edilecek düzensiz göçmenlerin kaynak ülkelere geri gönderilip gönderilmeyecekleri belirsizdir. Ülkemizin konumu ve kara ve deniz sınırlarımızın yapısı düşünüldüğünde önümüzdeki yıllarda ülkemizde uzun sürelerle kalan düzensiz göçmen sayısında önemli artışlar olabileceği öngörülebilir. Türkiye’den AB ülkelerine geçtikleri tespit edilerek ülkemize iade edilen düzensiz göçmenlerin geri gönderme merkezlerinde idari gözetim altında tutuldukları süre boyunca barınma ve ülkelerine geri dönüşlerine ilişkin masraflar Türkiye tarafından karşılanacaktır. Bu insanların birçoğu Türkiye’de kalmak için her yolu deneyeceklerdir. Sayıları ve toplum içinde ekonomik, güvenlik ve uyum sorunları giderek büyüyecektir.
“Vize serbestîsini” sadece “GKA”yla ilişkilendirerek sanki ikisi birbirlerinin net karşılığıymış izlenimini yaratmaya çalışmaktadır. Fakat gerçek durum yine çok farklıdır. Zira GKA, AB tarafı için vize serbestîsi bağlamındaki Yol Haritasının dört ayrı koşul ve ölçütünden yalnızca bir tanesidir. Vize serbestîsi ölçütleri dört ana bölümden 6 oluşmaktadır: A) Belge güvenliği: Biyometrik uluslararası pasaport sistemine geçilmesi, kişisel bilgilerin korunması ve personelin eğitilmesi gibi ana aşamaları içerir. B) Yasadışı göç: Geri Kabul Anlaşması, sınırların yönetiminin AB kurallarına uygun hale getirilmesi ve göç yönetimini kapsar. C) Kamu düzeni ve güvenliği: Organize suçlar, terörizm ve yolsuzlukla mücadele için uygulanacak Stratejik Eylem Planı’nı ve bu konularda AB ülkeleriyle yasal işbirliğini kapsar. D) Dış ilişkiler ve Temel Haklar: Ülke içinde vatandaşların ve yabancıların serbest dolaşımını düzenler ve vatandaşlık haklarının uluslararası standartlara uygunluğunu düzenler.
Vize serbestîsi için AB her ülkeye yönelik aynı yöntemi işletse de kararlar ülke bazında alınır. Her ülkenin farklı koşulları karar sürecini etkiler. Bu nedenle, Hükümet’in vize muafiyeti için halkımıza “AB ile üçüncü ülkeler arasındaki vize muafiyeti süreçlerini” örnek göstermesinin bir anlamı bulunmamaktadır. Çünkü bunların Türkiye’ye aynen uygulanıp uygulanmayacağı hiç belli değildir. Başka bir ifadeyle, “vize muafiyeti için yol haritası” somut ve soyut birçok yükümlülük içermektedir. Türkiye’nin, bütün koşulları sağlasa da, vize muafiyetine ne zaman sahip olacağı kesin bir takvime bağlanmamıştır.
Bu noktada Türkiye AB’nin vize serbestliği için öngördüğü 72 kriterin 57’sini ya yerine getirdi ya da yerine getirmek üzere, ilerlemeler olumlu beklenti yükseliyor, peki sonuçta Haziran da geldi geçti bu vize ne zaman nasıl kalkar?
Türkiye’nin kişilikli, tutarlı ve sonuç alıcı bir dış politika izlemesi gerekliğini savunuyorum. Bu politika, Türkiye’nin ulusal çıkarlarını her alanda korumayı, güvenliğini sağlamayı; bağımsızlığını, egemenliğini, ulusu ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğünü sürdürmeyi; uluslararası saygınlığını ve etkinliğini artırmayı amaçlamalıdır.