KÖR BİR MARAŞ BIÇAĞI

Analiz

Written by:

Her yıl yüzlerce ocağı dağlayıp insanları acılarla bezeyen “trafik canavarı”nın hiç kuşkusuz ki bu topraklardaki en hayırlı mesaisi 3 Kasım 1996 günü Balıkesir-Bursa karayolunda Susurluk ilçesi Çatalceviz mevkiinde gerçekleşmişti. Devletin illegal işlerine yıllarca “aşiret” desteği sunmuş feodal bir Kürt beyi, katliam hükümlüsü, kanun kaçağı milliyetçi bir Türk ve onu yakalayıp adalete teslim etmesi gereken solcu-Alevi bir polis müdürü aynı otomobilin içerisinde bir araya gelip aynı karanlık hedeflerine doğru yol alırlarken “gariban” bir kamyonun önlerine çıkması sonucunda bu kanlı serüvenlerini sonsuza dek ertelemek zorunda kalmışlardı.

Sıradan bir trafik kazasından çok daha büyük anlamlar ifade eden bu çarpışma sonrasında ortaya saçılan organize suçlar, kaza sırasında kullanılan o ünlü Mercedes’in bagajında bulunan suikast silahlarıyla sınırlı değildi elbette. Zira kazayla birlikte Birleşik Devletlerin 1945-1990 arası girdiği “komünizm menopozunun” olağan sonuçlarından birisi olan para-militer yapıların Türkiye ayağı da büyük bir gürültüyle deşifre olmuştu.

70’lerde Marksist-yurtsever-solcu gençleri pasifize etmek; onları “devlet terörü” yoluyla yola getirip “terbiye etmek” için kullanılan bu taşeron örgüt ya da örgütler 1980 darbesinin “iyi niyet” taşlarını özenle döşedikten sonra yer altına çekilmişler, 90’lı yıllarda bu sefer de devletin düşman bellediği “olağan şüpheli” Kürtlere karşı yeniden kullanıma sokulmuşlardı. Başta Abdi İpekçi, Kemal Türkler olmak üzere bu toprakların yetiştirdiği sayısız değerli aydının ve gazetecinin kanına giren bu illegal örgütlerin bu topraklardaki şubesinin genel adı “Ergenekon”du. İtalya’da ise bu tip örgütlere “gladio”, Yunaistan’da da “koyun postu” deniliyordu.

Sovyetler Birliği’nin devre dışı kalmasıyla kullanım süreleri dolan ve artık tedavülden kaldırılması kararlaştırılan bu derin çetenin üyeleri hızlıca mafyalaşma sürecine girmişler, bizim gibi hukuk devleti olamayan ülkelerin siyasileri üzerinde kurulan baskı mekanizmalarının önemli birer dişlisi, aktörleri haline gelmişlerdi. Eli kanlı bir milliyetçiyi, bir Kürdü ve bir Alevi polis müdürünü karanlık bir seyahatte bir araya getiren şey işte bu “kayıt dışı” kirli ilişkiler ağıydı.

Bu karanlık kadronun en renkli ve de elbette en önemli simalarından birisi olan Mehmet Ağar’ın, kocasını sinsi bir suikast sonucu kaybeden Gürdal Mumcu’ya “o tuğlayı çekersem,sistem tümüyle çöker!” diye tarif ettiği bu illegal oluşumu o dünlerde elimizde tencere tava “1 dakika karanlık” eylemleri ile çılgınca protesto ediyorduk. Biliyor musunuz, hatırlıyorum da hakikaten umutluyduk, zira Salvador Allende gibi hem haklıydık hem de güçlü!.Ancak olmadı..Bejan Matur’un enfes dizelerinde dile getirdiği gibi devlet-i aliyemiz kör bir Maraş bıçağını “kan” için taşlara sürterek suç işlemeye devam etti. Sulara karışacak ve bir gün unutulacak o kan için işlemeye de devam ediyor ne yazık ki.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir