Uygun Değildir Alp!

AnalizPolitika

Written by:

Ben ne vakit bir yazıya başlasam, yazımda kullanacağım fotoğrafın ya da fotoğrafların yazıya uygun hale getirilmesi için benim aksime teknolojiye son derece aşina olan ve yazı söz konusu olduğunda da kolayca büründüğüm o takıntılı ruh halime tahammül edebilecek; fotoğraflara dair olası isteklerim karşısında da beni hiçbir zaman geri çevirmeyecek hünerli ve tabii sabırlı ellere ihtiyaç duyardım.

İşte hoşgörünün adeta ete kemiğe bürünmüş halleri olan sevgili Arat Barış ve Gökhan Karcı’yla birlikte benim kıymetli kardeşim sevgili Alp de, benim mütevazı yazılarımda kullandığım bütün o fotoğrafların hünerli imalatçılarından birisiydi. Tabii sadece “imalatçım” ya da teknolojik danışmanım değildi o!

Her ne kadar kendisiyle çok ama çok ayrı siyasi düşüncelere sahip olsak da; ve bu sebeple de bu memleketin bazı toplumsal problemlerin çözümü hususunda sonsuza dek anlaşamayacak olsak da, meraklı bir çocuktan, zamanla son derece mantıklı, kibar, sıkı bir delikanlıya dönüşen Alp Emeç benim gençliğimin tepeden tırnağa ta kendisiydi işte.

Onunla “sosyal medya” üzerinden her konuştuğumda, ya da kendisinin sosyal medyada paylaştığı kadarıyla hayat serüvenindeki değişikliklerine her denk geldiğimde, yaşıtları “yaşlarına uygun olarak” çok başka eğlencelerin ya da uğraşların peşinde koşarlarken, kendisinin ağabeyleri değil, amcaları sayılabilecek yaşta olan insanlarla birlikte o yıllarda televizyonda yayınlanan ünlü Demirkırat belgeselini meraklı gözlerle izleyen; okumaya ve öğrenmeye delicesine meraklı olduğu için de erken yaşlarda fevkalade “politize” olan Adanalı bir çocuğu ve tabii zaman geçtikçe de bir delikanlıyı görüyordum.

Yalnız onunla aramızda çok önemli bir fark vardı. Ben, benden önceki neslin hayatını benden önceki neslin yaşadıkları gibi yaşarken ve tabii bu tuhaf tercihimle de üzerime doğru gümbür gümbür gelen “geleceği” fena halde ıskalarken; Alp ise akranlarının sahip olduğu teknoloji bilgisinden hiçbir şekilde geri kalmayarak hem kendi dönemini kendi döneminin gerektiği gibi yaşıyordu; hem de akranlarının aksine memleket ve dünya meselelerini kendisine gerçekten de mesele ederek ve tabii bu sebeple de bolca da okuyarak, araştırarak, izleyerek aynı zamanda kendisinden çok eski bir dönemi yaşıyordu.

Zaten kendisine olan sevgimin sık sık “hayranlıkla” olan kucaklaşmasının çıkış noktası da onun bu çok yönlü, çok jenerasyonlu “geçişken” halleriydi. Alp bazen benim dönemimde benimle birlikte televizyondan Demirkırat belgeselini izleyen “geçmişim” oluyordu, bazense benim hiçbir zaman yakalayamayacağım olan “geleceğim”

Ancak o sırada hangi jenerasyonu yaşarsa yaşasın, bizim Alp’imiz ne yapar ne eder, kibar bir İstanbul beyefendisi olmayı her zaman başarırdı. İşte kimselere zararı olmayan böylesine başarılı, böylesine naif ve özel bir delikanlının dün itibarıyla “saçma sapan” bir sebeple tutuklandığını haber aldım kaderin sevimsiz bir cilvesi olarak onunla tanıştığımız sosyal medya üzerinden!

Haberi aldığım andan itibaren kontrol altına bir türlü alamadığım göz yaşlarım, öfkelenmekle kahrolmak arasında yaşadığım kararsızlığımı nihayet sonlandırdı ve benim için en doğru adresin sadece 20 yaşında olan pırıl pırıl bir yurttaşını, bir gencini kolayca demir parmaklıların ardına yollayabilen bu faşist düzene, bu anlayışsız, öfke ve nefret dolu rejime kahretmek olduğu ortaya çıktı.

Alp, kendisine yolladığım fotoğrafları usta işi bir mesai ile işleyerek kısa sürede bana geri yolladığında her defasında; “Uygun mudur ağabey?” diye sorardı bana. Ben de her defasında eyvallah gözüm, çok teşekkür ederim, çok güzel olmuş’la karşılardım onu. Ki nitekim de çok güzel olurdu bana yolladıkları. Ancak ne yazık ki bu sefer durum çok farklı. Her ne kadar kendisinin hiçbir dahli olmasa da, Alp’in bana yolladığı haberler bu sefer hiç “uygun” olmadı!

Derin bir hukuksuzluktan kopup gelen o haberler beni kahretti, üzerimden silindir gibi geçip gitti. Ancak bütün bunlara rağmen ben yine de kendisine eyvallah gözüm demeyi ısrarla ve inatla sürdüreceğim. Deliler gibi özlediğim geçmişimi bana her defasında yeniden hatırlattığı için ona şükranlarımı sunmaya devam edeceğim.

Alp Emeç’e özgürlük

Uğur Güney Subaşı, Nisan 2022, Adana

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir