CIA eski Ankara İstasyon Şefi Graham Fuller’in 2008 yılında Türkçe’ye çevrilen “Yükselen Bölgesel Aktör Yeni Türkiye Cumhuriyeti” adlı kitabında; “Türkler Kemalizm’i terk edip ılımlı İslam’ı benimsemelidir. Ilımlı İslam, Kemalizm’i silmeye yönelik bir karşı devrimdir” yazıyordu. Kemalizm’den rahatsız olan ABD ve AB, emperyalizme dersini veren Atatürk’ün fotoğraflarına bile tahammül edememektedir. Dışta durum böyleyken, içte de farklı değildir. Yaşadığımız süreçte sürekli Atatürk karşıtı sözler, hareketler, eylemlerle dolu günlerdeyiz. “Laiklik karşıtı söylem ve eylemlerin odağı” olan AKP iktidarının en büyük arzusu Atatürk’ün laik ve demokratik cumhuriyeti yerine, İslami bir devlet kurmaktır. Bu yüzden öncelik her zaman Atatürk’ü küçük düşürmeye çalışmak ve yok saymaktır. Ama anlayamadıkları bir şey var ki Atatürk Türkiye’dir, Türkiye Atatürk’tür.
2002 yılından bu yana Türk adını her yerden silmeye çalışan AKP iktidarı isteğine kavuşarak, 13 Mart 2021 tarihinde Öğrenci Andı’nı kaldırdı. Ardından aynı gün Arap ülkelerinin isteği üzerine Devlet Nişanı, Cumhuriyet Nişanı, Liyakat Nişanı’nda bulunan Atatürk kabartmasını da kaldırdı. Bunlar Danıştay kararlarıyla yapıldı ama asıl sorumlu AKP iktidarıdır.
23 Mart 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan bir kararla Harp Okulları ile Astsubay Meslek Yüksekokulları’na giriş şartları arasında bulunan “irtica ve bölücü görüşleri benimsememiş veya bu faaliyetlere karışmamış olmak” hükmü kaldırıldı. Bu değişiklik sonucunda eğer iktidara karşı bir tavırları yoksa tarikatlara ve cemaatlere yol açılmaktadır. Bu karar, Türk Silahlı Kuvvetleri içinde tarikat ve cemaatlerin etkinliklerini arttıracaktır. Siyasi iktidarın, geçmişte yaşanan olaylardan hiçbir ders çıkaramadığı da anlaşılmaktadır. Ardından Askeri kurslar yönergesinden “Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda çağdaş ve bilimsel yaklaşımla kavrama ve yerine getirme yeteneği kazandırılması” ifadesi de çıkarıldı. Bundan böyle şeriat hükümlerine göre ortaçağ zihniyetindeki bir yaklaşımda bulunulacaktır.
Kültür ve Turizm Bakanlığı 23 Mart 2021 tarihli bir genelgeyle, bazı taşra teşkilatlarındaki müzik ve dans toplulukları için birleştirme, isim ve şehir değiştirme kararı aldı. Bu karara göre bazı müzik korosu topluluklarından “Türk” ismi kaldırıldı. ‘Birleştirme’ adı altında yapılan bu değişikliklerden, gelen tepkiler sonucunda şimdilik geri adım atıldı.
Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde çeşitli tarikat yapılanmaları olduğu bilinmektedir ve bunun sonucunda Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda cübbeli amiral ortaya çıktı. Tuğamiral rütbesindeki bir subayın tekkede cübbeli ve sarıklı fotoğrafları ortaya saçıldı ve makam aracıyla tekkeye gittiği belirlendi. Bu fotoğraflar büyük tartışma konusu oldu. Konuyla ilgili Milli Savunma Bakanlığı, “Amiralin tarikat merkezindeki görüntüleri her yönüyle inceleniyor” açıklaması yaptı. Bu açıklama Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli Savunma Bakanlığı’nın cübbeli amiralden haberleri yokmuş gibi bir izlenim yaratmaktadır ama haberlerinin olmaması mümkün değildir. Sadece ortaya çıkmasından rahatsızlık duymuşlardır. Bakanlığın yaptığı bu incelemenin ne zaman sonuçlandırılacağı ve inceleme sonucunun kamuoyuyla paylaşılıp, paylaşılmayacağı da merak konusudur. Erzincan Garnizon Komutanı olan bir tümgeneralin miraç kandilini kutlamak için tebrik kartı göndermesi de, ordunun siyasi iktidarın güdümüne girmesi anlamındadır. Bu olayları karanlık günlerin habercisi olarak değerlendirmek gerekir.
Yunanistan’ın Ege’deki adalarımızı işgal etmesine sessiz kalan, tepki vermeyen Türk Silahlı Kuvvetleri’ne söylenecek sözümüz şudur: teknede olması gereken amiral tekkede olursa, sorun büyüktür. Vatan savunması tekkede cübbeyle yapılmaz. Atatürk’ün heykellerine ‘put’ yazılması da, kırılması da son günlerde sıkça yaşanmaktadır. Alıştıra alıştıra Atatürk her gün biraz daha yok edilmeye çalışılmaktadır.
Geçtiğimiz günlerde 126 emekli büyükelçi Montrö Sözleşmesi konusunda görüş bildirdiler. Dün ise 103 emekli amiral “Montrö Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması”, “cübbeli amiral” ve “Atatürk ilke ve devrimleri” hakkında açıklama yaptı. Özellikle amirallerin bildirisine ‘darbe çağrışımı’, ‘darbe seviciliği’, ‘vesayet’, ‘5.kol’ diyenler kendi yaptıkları sivil darbeyi unutturmak istemektedir. Ülkemizde ekonomik durumun üstünü örtmeye çalışanlar, gündemi değiştirmek isteyenler şimdi amirallerin bildirisinin ardına sığınmışlardır.
Cumhurbaşkanlığı askeri danışmanı emekli tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal düzenini ortadan kaldırarak, laik demokratik üniter devleti yıkıp şeriata dayalı devlet kurmaya yönelik toplantılar düzenlerken soruşturma açmayanlar, amirallerin bildirisine hemen soruşturma açtı. Şimdi sormak gerekir neden cübbeli amiral için anında soruşturma açamadılar? Ayasofya’nın imamı şeriat çağrısı yaparken, Diyanet’in başındaki imam Atatürk’e lanet okurken, kaçak-sarayın memurları siyaset yaparken seslerini çıkarmayan iktidar üyeleri, demokratik hak olarak 103 emekli amiralin endişelerini dile getirmesi karşısında ‘darbe’ ya da ‘vesayet’ söyleminde bulunup, soruşturma açtırmıştır.
Bugün ülkemizde sadece imamların, tarikatların, cemaatlerin fikir ve ifade özgürlüğü vardır. Diğer kesimler fikirlerini ifade ederse darbecilikle suçlanmaktadır. Asıl darbe yıllardır siyasi iktidar tarafından anayasaya, hukuka, demokrasiye ve parlamentoya karşı yapılmaktadır. Sivil darbeyi göremeyip, açıklama yapanlara “zevzeklik” diyen proje kalıntılarıyla da ülkemizin sorunları çözülemez.
Türkiye’de bu yapılanlara karşı duracak bir muhalefet, demokratik kitle örgütleri, sendikalar, bireyler yok mudur? Mustafa Kemal’in gençleri, askerleri nerededir? Salı günleri grup toplantıları yerine kararlı ve bilinçli eylemler yapılmalıdır. Hepimiz uyuşturulmuş olarak, olanları seyrediyoruz; bakalım nereye kadar?