KISA BİR EKONOMİK TAHRİBAT ÖYKÜSÜ

AnalizPolitika

Written by:

Herkese merhaba!

Öncelikle ben belli bir konuda uzmanlığı olan bir yazar değilim. Elbette geçmişte birkaç denemem oldu ama sürekliliği sağlayamadım. Bugünde değerli dostum öz kardeşimden sonra kardeş  sıfatına en güzel duygularla koyduğum Gökhan Karcı’nın kısa bir süre önce yayın hayatına başladığı Politikhane adlı yayın sitesi adına aldık elimize laptopu. (aldık elimize kağıt kalemi demeyi isterdim ama malum sene 2020, artık çoğunlukla her şey dijital, hem dijital olmasaydı siz değerli okurlarla nasıl buluşacaktık, politikhane.com aracılığıyla)

Neyse uzatmadan sizlere taze bir mezun olarak mezun olduğum bölüm olan ekonomi adına yazmak istedim. Kesinlikle uzman ya da bir ekonomist edasına bürünmek istemem. Sadece günümüzde en önemli konulardan biri bu olması adına benim için önemli bir yere sahiptir ki eminim sizler içinde önemli bir yer tutmakta hayatınızda ekonomi…

Malum günümüzde COVİD-19 salgını bütün dünyayı zor bir çıkmaza soktu. Tüketim çılgınlığı bir nebze durdu, insanlar için önemli olan şeyler, aslında çok da önemli değilmiş, küresel ekonomi, dünyada globalleşme, tek tip tüketici, tüketim dampingleri, talep miktarlarının patlaması filan derken sistem durma noktasına kadar gelmiş.  İçinizi bu kadar kararttıktan sonra da siz değerli okuyucularla bir beyin fırtınası yapalım. Peki bu sonuca iten sebepler hakkında hiç düşündünüz mü?

Elbette ilk etapta bu soruya cevap verecek sayısı az olmakla birlikte cevaplar tatmin edici olmayabilir. Bu da sorun değil sonuçta bir insan bu dünya bir okyanussa eğer bir su damlası bile etmeyecektir. Ama bu salgında bizlere öğretti ki su damlaları olmayınca da bir okyanus mümkün olmuyor…

Elbette geçecektir belki bir ay sonra belki üç ay ya da altı…

Peki ya geçtikten sonra?

İnsanlık bundan bir ders çıkarıp ekonomi politikalarını gözden geçirerek iyileştirici ya da komple değiştirici politikalar uygulayacak mı? Tüketim ve arz dengeleri karşılıklı olarak makul bir seviyeye inecek mi? Dünyanın devamı için dünya ya iyilik yapacak mıyız? Ya da benzer başka şeyler…

Bunlara inancım olmamakla birlikte temenni ederek yazıma devam etmek istiyorum. Dünya intikam alıyor gibi söylemlere girmek istemiyorum, çünkü büyük olasılıkla bu salgın bir kişi veya grubun başlattığı ve sonucunda da o kişi veya grupların ya da onların istediği kişi veya grupların büyük kazanımları olacağı bir yola girilmeyecek mi?

Bu konularla sizlerin zihnini biraz zorlamaya çalıştıktan sonra da şu kavramları açıklamak istiyorum. Salgın öncesi zaten birçok ülkede (ülkemizde dahil) stagflasyon esintileri görmekteydik. Bu arada stagflasyon terimini kısaca anlatacak olursak; ekonomi sistemlerinde normal şartlarda işsizliğin arttığı anda bir nebze enflasyon artar. Enflasyonun arttığı durumlarda ise işsizlik. Bu sayede ekonomi belli bir noktada dengeye gelir. Ama stagflasyonda bu iki kavramda artar. Yani hem var olan paramız değer kaybederken hem de yeni gelir elde etme olasılığımız daha da düşmüş oluyor. Şimdi ise yeni bir kavramla daha tanışacağız. Çoğumuz adını ya da anlamını bilmeyeceğiz, ama tahribatlarını çok keskin şekilde hissedeceğiz. Nedir bu olağanüstü kavram? RESESYON…

Size yok gayri safi hasılada iki dönem üst üste şöyle olmuş, böyle olmuş, negatif büyümesidir filan yazarak kafanızı karıştırmak istemiyorum. Çünkü hem bu kadar bilimsel bilgiye gerek yok hem de ekonomi ekonomistlere bırakılmayacak kadar önemlidir. (haa jong chang)

Kısaca bahsedecek olursak resesyon ekonomide durgunluk demektir. Bunu ilk okuduğunuzda bir işyeriniz varsa eski günlerde daha iyi iş yaptığınızı, paranın eskiden daha değerli olduğunu anımsamış olabilirsiniz. Ama bir gerçek var ki eski günleri anarken bugünümüzü de özleme ihtimalimiz bir hayli fazla…

Ben yazımı bitirmeden önce birkaç öneriyi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Daha temiz bir dünya mümkün olabilir. Daha çok insan gücünün olduğu ama nüfus planlaması uygulamasının hayata geçtiği bir dünya mümkün. Yüksek vergilerden ziyade, etkin vergi politikaları mümkün. Soğuk savaşlardan ziyade daha barışçıl politikalar mümkün. 21. Yüzyıla gelmişken halen daha 14. Yüzyılda ortaya çıkmış merkantalist (kısaca dünyada altın v.b madenlerin değerinin fazla olması ve bunları elde etmenin çok önemli olması) politikalardan kurtulmak mümkün. Dünyanın süper güçlerinin biraz daha adil olması mümkün.  Ve birçok şey…

www.politikhane.com ‘a ve imtiyaz sahibi Gökhan Karcı’ya yürekten teşekkürler

BU BÖLÜME KADAR GELDİYSENİZ , GERÇEKTEN ÇOK SEVİNMİŞ OLACAĞIM. TEŞEKKÜR EDERİM, SAYGILARIMLA.

Geri dönüşleriniz, eleştirilerinizi de seve seve okuyabilirim.

İletişim: mertsokmen10@gmail.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir