Ama biz seni çok özledik baba

Analiz

Written by:

“Sen mi geldin baba?”

Evet kızım ben geldim. Ama hiçbir zaman bir yere gitmemiştim ki zaten. Ben hep sizinleydim, sizin yanınızdaydım biliyorsun, hep sevginizdeydim, özleminizdeydim, direncinizdeydim, geceleri birbirinize hissettirmeden döktüğünüz o buram buram hasret kokan gözyaşlarınızın tam merkezindeydim.

Ama sen yine de açma o güzel gözlerini olur mu kızım? Çünkü gözlerini açarsan eğer, uyanırsın. Uyandığın zaman da, sana içerisinde masallar okuduğum o çocuksu, o masumane rüyalarını görmek yerine, tüm ailemize, tüm sevdiklerimize ve sevenlerimize hayatı zindan etmek üzere heybesindeki tüm kötülükleri ve kahpelikleri arsızca kuşanmaktan yılmayan, utanmayan, korkmayan bu devletin, söz konusu “çıkarları” olduğu vakit sahip olduğu sınırsız imkanlarla özenle eğip bükmekten bıkmadığı o adi gerçeklerin acımasızlığıyla bir bir yüzleşmek zorunda kalırsın.

İşte bu yüzden açma o kurban olduğum güzel gözlerini kızım. Açma ki, hayallerinin o çocuksu naifliği, egemen güçlerin rezil gerçekleriyle kirlenmesin, lekelenmesin, hep masum kalsın, hep çocuk kalsın ve mümkünse de hep bizimle kalsın…

Her ne kadar arkasını devletin ceberut gücüne ve imkanlarına dayamış olsa da, vicdanla, haysiyetle ve utanma duygusuyla bağlarını tümüyle koparmış olan o resmi gerçeklerin, çocuklarımızın rüyalarına sızmak gibi “insani” hasletlerinin hiçbir zaman için olmadığı bir kez daha görülsün, anlaşılsın ve hatta hiç unutulmamak üzere “devlet eliyle” satır satır ezberletilsin!

“Ama biz seni çok özledik baba!”

Biliyorum kızım, biliyorum yavrum. Ben de sizi çok özledim. Ancak ele geçirilen gerçeklikten sağılan bu iftira sağanağından ailecek korunmamız için belli ki bir süre daha birbirimizi görerek değil, birbirimize gönül dolusu sokularak, dokunarak, birbirimizi içimize doyasıya çekerek hasret giderebileceğiz bu rüyalarda.

“Biz bundan sonra sana sadece rüyalarımızda mı sarılabileceğiz baba? Seni göremediğimiz için, sana dokunamadığımız için, seninle konuşamadığımız için, ve her şeyden acısı da sensiz büyüdüğümüz için yanağımızdan çekine çekine süzülen bütün o hasret kokan göz yaşlarımızı sen usul usul silmeye çalışırken mi biz sana gönlümüzce dokunmuş olacağız, yanımızda, bizimle olduğunu hissedebileceğiz baba?

Ayrıca neden babalarını uyurken görmek, onlarla rüyalarında ‘uyanmadan’ konuşmak hep bizlere nasip oluyor baba? Biz onlara ne yaptık ki, sen onlara ne yaptın ki seni ancak gördüğümüz o naif rüyalarımızda bize geri veriyorlar, geri almak için de bu kadar kolayca insanlıktan çıkabiliyorlar?”

Aslında çok şey yaptım kızım. Laf aramızda, çocukların rüyalarına onların ancak kabusu olarak girebilecek malum haramzadelerin saltanatını yıkmak için de çok şey yapmaya devam ediyorum.

Bilenin değil, ‘bizden’ olanın devlet ve toplum katında bu kadar revaçta olduğu şu kirlenmiş iklimde birilerinin adamı olmadan da doğru ve düzgün bir şekilde yaşanabileceğini; insanın özgürlüğü hukuksuzca elinden alınmış olsa da, esaret altında yazacağı her bir kelimeyle ya da yakacağı her bir türküyle dahi gökyüzünde kolaylıkla bir delik açarak oradan sevdiklerine hasretle seslenebileceğini gösteriyorum onlara. Az buz şey midir bu yani?

“Haklısın baba. Elbette değildir. Hem biliyor musun, biz seni milyonların umudu ile paylaşmaya, seni onlarla birlikte sevmeye ve özlemeye çoktan alıştık artık. Belli ki sıradan bir babadan, ulusal bir halk kahramanına dönüşmek üzeresin. Belki de çoktan dönüştün farkında değiliz.

Ama bildiğimiz ve hissettiğimiz tek bir şey var ki; o da bizim seninle iliklerimize kadar gurur duyduğumuz ve seni çok sevdiğimiz gerçeğidir baba. Bu yüzden de iyi ki varsın, iyi ki bizim babamızsın, iyi ki bizim dinmeyen hasretimizsin, bu ülkede yıllardır itilip kakılmaya, yok sayılmaya doyulamayan milyonlarca “kimsesizin” gerçek kimsesi ve onların kahramanısın baba.”

“Baba?” “Baba?”

Uğur Güney Subaşı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir