PRAGMATİST SİYASET ANLAYIŞI ÜZERİNE

AnalizPolitika

Written by:

Günümüz siyasetini yakından inceleyecek olursak göreceğimiz tek şey; seçmenlerin ve seçilenlerin politika tercihlerinin bir ideolojiye ya da fikirlere göre değil yalnızca pragmatist bir anlayış ile yapılan tercihler olduklarını görebiliriz. Bu yazıya başlamadan önce sizlere ‘pragmatist siyaset anlayışının’ ne olduğunu kısa bir şekilde özetlemek istiyorum.

Öncelikle pragmatizm yani faydacılık denilen bu disiplinin kökleri Antik Yunan filozoflarına kadar uzasa da, ilk olarak 18.yüzyıl İngiltere’sinde Jeremy Bentham ve diğer yol arkadaşları tarafından pragmatizm ismiyle kullanılmıştır. Fazla detaylandırmadan açıklayacak olursak, pragmatizm yani faydacılık denilen disiplinin amacı bir şeyin doğru veya yanlış olmasından daha çok o şeyin pratik yani fayda getiren bir şey olup olmadığına odaklanmaktır. Pragmatizmin önemli düşünürlerinden birisi olan William James’in ‘’Pragmatizm’’ kitabında da belirttiği üzere bir tartışmanın gerçekten doğru veya yanlış olmasından daha önemli olan şey bu tartışmanın cevabının gerçekten bizim işimize yarayıp yaramayacağıdır. Örneğin, ‘Dünya Düzdür-Yuvarlaktır’ tartışmalarını ele alalım. Gerçekte Dünya’nın düz veya yuvarlak olmasının normal bir hayat yaşayan sıradan bir vatandaş için hiçbir önemi yoktur. Bahsettiğimiz vatandaşın tek derdi kendi hayatını nasıl idame ettireceği ve eve nasıl ekmek götüreceğidir. Bu sebepten ötürü bu vatandaş için Dünya’nın düz olması veya yuvarlak olmasının hiçbir anlamı olmadığı gibi hiçbir getirisi de yoktur. Lakin birilerinin Dünya’nın yuvarlak olduğunu iddia eden herkese 100TL verdiğini düşünürsek bu vatandaşın Dünya’nın yuvarlak olduğunu çoğu bilim insanından daha hiddetli bir şekilde savunacağı oldukça açıktır. Çünkü bu tartışma artık vatandaşın kendisine fayda sağlamaya başlamıştır. Pragmatist anlayışının etkisi günümüz siyasetine işte burada devreye giriyor.

Günümüz siyasetine bakacak olursak hem seçmen hem de seçilen tarafından tercih edilen çoğu politika, plan ya da eylemin, herhangi bir ideoloji, inanç ya da parti tüzüğünden daha çok seçmene ya da seçilen siyasetçiye ne gibi fayda sağlayacağının daha ön planda olduğunu açık bir şekilde görebiliriz. Örneğin AK Parti’nin parti tüzüğünü ve ideolojisini incelediğimiz zaman yaptığı eylemler ve tercih ettiği politikalar ile oldukça çeliştiğini rahat bir şekilde görebiliriz. Örneğin AK Parti tüzüğünün birinci kısmının 4.maddesinin 10.bölümünde ‘’…ekonomik gelişmenin kaynağı ve hedefi olarak inanı esas kabul eder…’’ cümlesinde belirttiği üzere insanın yani vatandaşın ekonomik durumunun gelişmesi ana hedef olarak kabul edilmiştir. Ancak günümüz Türkiye’sinde ki izlenen politikalar, oldukça ağır vergiler, faturalara yapılan zamlar, işsizlik, TL’nin değerinin düşmesinin devam etmesi gibi etkenlerden kaynaklanan durumu göz önüne aldığımız zaman görülen sonuç; orta sınıfın kırıldığı ve zengin-fakir ayrımının ülke de oldukça belirgin bir hale geldiğidir. Yani özetle vatandaşın ekonomik kalkınmasından daha ziyade burada ki amaç devletin ekonomisinin güçlenmesi için vatandaşın gelir kaynağı olarak kullanılmasıdır. Yine 4.maddenin 10.bölümünün devamında ‘’… Küreselleşmenin meydana getirdiği fırsatlardan yararlanmak ve beraberinde getirdiği olumsuzluklardan korunmak amacıyla gereken yapısal dönüşümlerin gerçekleştirilmesini savunur’’ cümlesinde bahsedilen ‘olumsuzluklardan korunmak’ teriminde hangi olumsuzluklardan bahsedildiğini kesin olarak bilmiyoruz. Türkiye’de ki çeşitli arazilerin, fabrikaların, madenlerin uluslararası büyük şirketlere satılması veya kiralanması gibi politikaların burada bahsedilen ‘olumsuzluklardan’ mı olduğunu yoksa ‘Küreselleşmenin meydana getirdiği fırsatlardan yararlanmak’ olarak mı algılandığı kesin olarak bilinmese de bu eylemlerin AK Parti’ye ya da onları destekleyen çeşitli seçmen gruplarına ve destekçilerine bir takım faydalar sağladığı ortadadır. Eğer bir fayda olmasaydı, o zaman bu eylemlerin tercih edilmesinin hiçbir mantığı olmazdı. Çünkü bu eylemler ne AK Parti’nin ideolojisiyle ne de partinin tüzüğü ile uyumludur. Verilen örnekler sadece günümüzde ki ‘pragmatist siyaset anlayışının’ gözle görülebilir birer örnekleridir. Ancak, gündemi ve aktif siyaseti yakından takip ettiğimiz zaman göreceğimiz şey ‘pragmatist siyaset anlayışının ideoloji ya da parti farkı gözetmeksizin bütün seçmenleri ve seçilen siyasetçileri etkisi altına aldığını rahat bir şekilde görebiliriz.

Peki, bu siyaset anlayışının benimsenmesinde ki asıl neden nedir? Soğuk Savaş dönemi bittikten sonra sadece Türkiye değil Dünya’da bütün devletler ve vatandaşları içinde bir boşluk oluştu. Bu boşluk, bir taraf olmanın ve bir davaya hizmet etmenin verdiği duygunun kaybedilmesinden kaynaklanıyordu. O dönemde sadece iki taraf ve iki dava vardı; kapitalist dava ve komünist dava. Ancak Sovyetler Birliği yıkıldıktan ve Soğuk Savaş bittikten sonra bütün devletler, kendi ekonomik ve sosyal gelişmelerine ve problemlerine odaklandılar. Bu odaklanma süreci tabi ki vatandaşları da etkiledi. Artık eskisi gibi bir davanın uğruna değil, aksine kendileri için mücadele etmeleri gerekiyordu ve onlar da bunu yaptılar. Kendileri için en çok fayda sağlayan partileri, siyasetçileri ya da cemaatleri desteklediler. Amaçları sadece kendi hayatlarına fayda sağlamaktı, davaların ve fikirlerin dönemi artık bitmişti. İnsanların kendi hayatlarını ön plana aldıkları ve bu hayata fayda sağlamak için ellerinden geleni ardına koymadıkları bir dönem başlamıştı. ‘Pragmatist siyaset anlayışı’ bu sayede insanlar tarafından benimsedi, gelişti ve evrimleşti. Günümüz Dünyasına bakacak olursak insanlar, kendilerine para ve hizmet sunan siyasetçileri tercih ediyorlar, doğruyu söyleyen siyasetçileri değil. Bu anlayış bir nesili etkisi altına aldı ve böyle de devam etti. Asıl soru şu; bu anlayış yeni nesilleri de etkileyecek mi? Eğer etkileyecek ise o zaman ‘pragmatist siyaset anlayışından’ başka bir siyaset anlayışı görmeyen bu nesil daha fazla fayda elde etmek için neler yapacak? Ya da bu anlayıştan vazgeçilip tekrar doğru ve yanlışların tartışıldığı, davalar uğruna mücadele edildiği ya da daha yeni bir anlayışın tercih edileceği bir döneme mi yelken açacağız? Bu soruların cevaplarını zaman içinde hep birlikte göreceğiz…

 

Berkcan MUTLU

MCBÜ Siyaset Bilimi ve Uluslar arası İlişkiler Öğrencisi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir