Sizden korkmuyorlar, çünkü kanayabildiğinizi biliyorlar!

AnalizPolitika

Written by:

İnsanı hem bokstan hem de sportif rekabetten soğutan korkunç fizik kuvvetine enjekte edilen yüksek dozdaki “Sibirya” dopingi sayesinde kusursuz bir “dövüş makinesine” dönüşen Rus boksörün attığı yumruklarla kimsesiz bir çocuk gibi iplere sığınmak ve orada çaresizce direnmek zorunda kalan Amerikalı boksörü, üzerine yağan bu azap sağanağından bir anlığına da olsa başını kaldırarak başta güçlü rakibi olmak üzere kimselerin beklemediği bir anda sürpriz bir yumruk çıkartarak kendisini yenmek için değil, adeta öldürmek için ringe çıkmış olan insan görünümlü azmanın kaşını açması ve onu ilk defa kanatması kurtarır.

Hiç ummadığı, hiç beklemediği ve de her şeyden önemlisi de hiç alışık olmadığı bu “kontra darbe” karşısında yüreğine koşulsuz bir mahcubiyet ve mecburiyetle talip olduğu sevdasının karşısında olanca acemiliğiyle afallayan yeni yetme bir delikanlı gibi afallayarak geri adım atmak zorunda kalan ve kanayan kaşına doğu hayretle “eldiven uzatan” Rus boksörün bu dramatik halini, sadece ringde değil, hayatın her alanında Rocky’nin arkasında bir heykel kararlılığında sapa sağlam duran hınzır kayınbirader Paulie’nin “kanıyor, gördünüz mü kanıyor işte!!!” çığlıkları tamamlar.

Bir siyasi parti olmaktan hızla uzaklaşarak giderek hak hukuk tanımayan azılı bir “suç şebekesi”ne dönüşen AKP hareketinin, süreç boyunca kendisine gösterilen tüm haklı tepkilere küstahça aldırmayarak Boğaziçi Üniversitesi gibi bu ülkenin elde avuçta sınırlı sayıda kalmış en nadide bilim ve irfan markalarının başında gelen “elit” bir kurumun başına atadığı “kayyım rektör” eliyle üniversiteyi fethetmeye dönük “illegal” arayışlar içerisine girmiş olmasına karşı gerek bu üniversitenin korkusuz gençlerinin gerekse de bu yürekli gençlere destek niyetine toplumun diğer kesimlerinin göstermiş olduğu kahramanca direnişi ve bu direniş uğruna maruz kaldıkları polis işkencelerini gördükçe; ya da görüp kahroldukça 1980’lerin ilk yarısında Adana’nın meşhur yazlık sinemalarında “pipeti şişesinden uzun” lezzetli gazozlar eşliğinde kendimizden geçerek izlediğimiz o efsanevi Rocky serilerini ve o serilerin en başarılı olanında geçen yukarıdaki meşhur sahnesini hatırladım.

Evet, sanıyorum bu memleketin gençlerinin şimdiye dek güçlerinin kaynağını güçlerinin algısında bulan mevcut zalimlerin sözlerinin üzerine bu kadar korkusuzca, bu kadar inatla söz söyleyebilmelerinin temel anahtarı, ilk işaret fişeğini belediye seçimlerinde elde edilen kusursuz zaferle gördüğümüz üzere cari iktidarın bir şekilde kanayabildiğini, her seçimi kazanan bir “başarı makinesi” olmadıklarını ve güç birliği yapıldığı takdirde kolayca kaybedebileceklerini fark etmiş olmalarıdır.

Tam da bu sebeple bütün o aşılmaz surlarına, bükülmez bileklerinin gösterişli salvolarına ve ne olursa olsun yere düşmesine asla izin vermedikleri sancaklarının korkutucu kudretine rağmen kaybedebildiklerini, kanayabildiklerini, mağlubiyetle birlikte çaresizce çırpınabildiklerini ve çırpındıkça zalimleşebildiklerini gören yürekli gençlerimizin, yıllardır özlemini çektikleri, hayalini kurdukları bu ışıltılı direniş noktasından bir adım bile geri atmaları asla söz konusu olmayacaktır artık.

Hoş, olmamalı da zaten..Güçlü rakibinin mükemmel işleyen bir Sibirya makinesi değil, kusurları, zaafları olan ve her şeyden önemlisi de “kaybedebilen” bir insan olduğunu fark eden, bu eşsiz motivasyonla da zaferin merdivenlerini destansı bir azimle birer ikişer tırmanan Rocky Balboa gibi bizler de özgürlüğümüze uzanan o merdivenleri bir daha arkamıza bakmamak üzere büyük bir kararlılık ve coşkuyla tırmanmalıyız..

Hem kendimiz için hem de karanlıklarda vahşice boğazlamak, susturmak için can attıkları bu toprakların cefakar, vefakar kadınlarıyla, boyun eğmeyen onurlu ve yürekli gençleri için tırmanmalıyız. Başka bir yolumuz, çaremiz yoktur.

Uğur Güney Subaşı. Şubat 2021, Adana.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir