İmparatordan Kral’a!..

AnalizPolitika

Written by:

Roma takımının efsanevi bir kaptanı olarak değil, aynı zamanda şehrin yaşayan “son imparatoru” olarak da tarihi Stadio Olimpico’nun yeşil zeminine eşi ve çocuklarıyla birlikte son kez çıkan Francesco Totti’ye sadece kendisine delicesine aşık Romalı taraftarlar değil; takımına olan derin tutkusuyla bu sporu “mekanikleşmekten” kurtaran ender sporculardan birisi olduğu için kendisini hem seven hem de böylesine büyük bir karakteri kendi takımlarında o ana kadar görememiş olmaktan dolayı Romalı taraftarlara fazlasıyla imrenen dünyanın dört bir yanındaki birçok futbolsever gibi ben de elimdeki nemlenmiş mendilimle hüzün içerisinde veda etmiştim Roma’nın bu “karizmatik” ve kabiliyetli son imparatoruna.

Oysa, Roma’da adeta bir “futbol ilahı” mertebesine ulaşarak kulübü ve şehrinde “demlene demlene” efsaneleşen Francesco Totti’nin aksine, Totti’den çok değil sadece 5 yaş büyük olmasına rağmen onunla aynı dönemlerde futbol oynayarak ve hatta ondan çok daha ışıltılı, büyük zaferlerin önemli birer parçası olmayı başararak gönülden ait olduğu, kendisini sonu olmayan, ucu bucağı görünmeyen bir tutkuyla adadığı Galatasaray kulübünde “hakkıyla” efsaneleşen Hakan Şükür’e hani bırakın zamanında Roma’da imrenerek izlediğimiz o muhteşem jübilenin bir benzerini yapmayı, kulübüyle son derece sıradan, mütevazı bir vedalaşmayı bile hem bize hem de İstanbul’un ve ülke futbolunun yaşayan son kralına çok gördüler.

Hatta benim gibi Galatasaray müptelalarını büyük bir hayal kırıklığına uğratan bu kusursuz ayıpla da yetinmeyerek, sırf cari iktidarın “gözüne girebilmek” uğruna onu o çok sevdiği Galatasaray kulübünden “alkışlarla” atmaktan bile zerre çekinmediler, utanmadılar. Nasıl korkunç bir boşluğa sebep olacağına gram aldırmadan mide bulandırıcı bir vefasızlığa ve korkaklığa imza atarak Kral Şükür’ün attığı bir kamyon dolusu golü kulüp tv’sinden ve tabii tüm belgesellerden özenle çıkartarak onu Galatasaray kulübünün tarihinden tümüyle silmeye yeltendiler.

Ancak tabii başaramadılar. Hiçbir zaman da başaramayacaklar zaten. Zira, her futbolcuya nasip olmayacak türden “tarihi” yaşanmışlıkların yıllarca baş yüklenicisi olmuş, attığı sayısız golle hem Galatasaray’ı hem de milli takımımızı neredeyse tek başına sırtlayarak Türk futbolunu adeta domine etmiş, bitmek bilmeyen enerjisine lehimlediği bir boğayı andıran o üstün fizik gücü sayesinde rakiplerine sadece sporu değil; aynı zamanda hayatı da zindan kılmış, bu az rastlanılan fiziksel özellikleriyle benim de içerisinde yer aldığım “sarı kırmızıya delisiye vurgun 90’lar jenerasyonun” hatıra defterlerinde en özel, en nadide anların sürekli başrol oyuncusu olarak yer almayı fazlasıyla hak etmiş Hakan Şükür gibi son derece özel bir ismin, üstelik yıllardır planlı bir yok etme ve itibarsızlaştırma operasyonu ile karşı karşıya olmasına rağmen, “insan hatıralarından”, bizim hatıralarımızdan, sevinçlerimizden, gözyaşlarımızdan, özlemlerimizden ve hayallerimizden öyle kolay kolay silinemeyeceği, söküp atılamayacağı gün gibi ortadadır.

Dolayısıyla, ne zaman ya da nasıl olur bilmiyorum ama, adımın Uğur Güney olduğundan emin olduğum kadar eminim ki, gün gelecek Kral Hakan Şükür’e krallara yakışan bir jübileyle veda edecektir hem bu çileli ülke hem de bu ülkenin tartışmasız 1 numaralı spor markası olan Galatasaray Kulübü. Taraftarlarla, o taraftarların kahramanı olmuş sürgündeki bir kralın şimdi olmasa bile, bugün olmasa bile bir gün ama bir gün mutlaka son kez de olsa birbirlerine yeniden kavuşmaları sağlanacaktır, bu konuda hiçbir şüphe istihdam etmiyorum. Ve işte o tarihi gün geldiğinde ve işte o muhteşem kavuşmaya uzaktan da olsa gözyaşlarımla tanık olduğumda, yanımda götüreceğim ender sahnelerden birisine şahitlik etmiş olmanın derin huzurunda veda edeceğim bu lanet çileye.

Uğur Güney Subaşı. Nisan 2023, Adana

( Ha gayret, şafak 18! )

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir