Sansürdeki Kral

Analiz

Written by:

2002 ya da 2003 yılı olmalı. O yıllarda İstanbul’un en gözde alış veriş mekanlarının başında gelen Akmerkez’de, eski bir arkadaşımla birlikte mağazaların göz alıcı ışıltısına kendimizi kaptırmış bir halde bir gün buralarda bizim de gönlümüze göre alış veriş yapma ihtimalimizin hayallerini kurarken bu lüks merkezin tam orta yerine belli ki bizim gibi orta sınıflara bu çocuksu hayallerinden vazgeçmeleri ve gerçeklerle bir an önce yüzleşmeleri için özenle kondurulmuş olan pahalı, şık cafelerin birinde değerli eşinle ve erkek kardeşinle oturup bir şeyler içerken görmüştüm seni ve o anda inanılmaz heyecanlanmıştım.

Oysa seni ilk defa kanlı canlı bir şekilde görüyor da değildim. Zira 1994’ün sonbaharında Adana’yı sele boğan o unutulmaz yağmur altında oynanan Adana Demirspor-Galatasaray maçı sonrasında insanın hayallerini bile sırılsıklam etmeye yeten o yoğun yağmura aldırmaksızın büyük sevdalısı, büyük müptelası olduğumuz şanlı Galatasaray’ımızı o yıllarda Adana’nın en fazla yıldızlı oteli olan Seyhan Oteli’nin önünde karşılamak üzere benim gibi yüreği sarı kırmızıyla çarpan bir avuç deli Adanalıyla birlikte “tespih taneleri” gibi yan yana dizildiğimizde ilk defa görmüştüm seni.

Koca 90 dakika boyunca hem Demirspor’la hem de Adana Stadı’nın göle dönmüş o iptidai zemini ile çılgınca mücadele etmene rağmen, kusursuz bir boğayı andıran üstün fizik gücünle o kadar heybetli bir şekilde geçmiştin ki önümüzden, hani fırsatını bulsan o sırada otelin arka taraflarında mahalle aralarında top oynayan çocuklara katılarak orada da “önde pres”e dayalı sıkı bir 90 dakikayı daha rahatça çıkartabileceğini düşünmüş ve böyle bir golcüye sahip olduğumuz için de bir tur daha gurur duymuştuk seninle!

Senden imza almak ve mümkünse de seninle birkaç kelam etmek üzere masanıza ürkek adımlarla yaklaştığımda, kalbimden çıkan çarpıntı sesinin, o sırada alış veriş merkezi içerisinde çalınan yüksek volümlü müziği kolayca alt edebildiğini fark etmiştim. Heyecandan ellerimin yaprak gibi titrediğini görmeni istemediğim için de “Merhaba kral, bir imzanı alabilir miyim acaba?” sorusunu sormamla birlikte elimdeki kartla kalemi hani o tarihi gecede Fenerbahçe Stadı’nda Galatasaray’a şampiyonluk kupasını o yıllarda takımın kaptanı olan Ayhan Akman’a “atarak veren” malum tüpçü gibi ben de önüne atıvermiştim işte!

Bu kısa süre zarfında bana o kadar kibar, o kadar içten davranmış ve benimle son derece samimi bir şekilde konuşmuştun ki, hani ben mi senden imza alıyorum yoksa sen mi benden imza alıyorsun bir an için anlayamamıştım! Attığın tarihi gollerle gençliğimize damga vuran müthiş bir futbolcu ya da sporcu olduğunu elbette biliyordum. Ama aynı zamanda son derece mütevazı, iyi bir insan olduğunu da bu vesile ile öğrenmiştim.

Sana neden mi bu hatıralarımı anlatıyorum? Çünkü sana haksızlık yapılmasına, senin bu ülke için döktüğün alın terinin çeyreğini bile dökmemiş sosyal medya zibidilerinin ve onların akıl hocalarının utanmadan sıkılmadan senden kolayca “vatan haini” olarak bahsetmelerine; bu da yetmezmiş gibi eski takım arkadaşlarının, başta Terim olmak üzere eski antrenörlerinin sanki sen hiç o dönemde forma giymemişsin, kazanılan bütün o tarihi başarıların baş aktörlerinden birisi olmamışsın gibi kifayetsizce, korkakça davranmalarına, sana reva görülen bu korkunç sansüre hiçbir tepki göstermemelerine en iyi yapabildiğim şekilde, yani ancak yazarak isyan edebildiğim için anlatıyorum ve de tabii yazıyorum.

Okuduğun üzere ben fanatik, iflah olmaz bir Galatasaraylıyım kral. Ama aynı zamanda da sadık bir HDP seçmeni olarak hayata soldan da bakan bir insanım. + üzerindeki korkunç mahalle baskılarına hayatının hiçbir döneminde pabuç bırakmamış kadim bir dinsizim de. Yani belli ki seninle adalet ve Galatasaray dışında hiçbir ortak noktamız yok. Ama bunun hiçbir önemi de yok biliyor musun? Zira daha önceki bir yazımda da belirttiğim üzere, ne olursa olsun, başına ne gelirse gelsin sen bizim “havada asılı kalabilen ve kafasıyla şut atabilen” kahramanımızdın. Sen bizim yaşayan efsanemizdin, sen bizim kuşağımızın Metin Oktay’ıydın kral.

Sürgünde de olsan, sansürde de olsan sensiz çekilen, türlü korkularla sana yer verilmeyen hiçbir “eyyam belgeseli” bu sarih gerçeği değiştiremeyecektir, bilesin bunu. Seni belgesellerden, seni arşivlerden çıkartabilirler. Bu hakkaniyetsizliği yapmaya kolayca güçleri yetebilir. Ama seni yüreğimizden, ama seni hatıralarımızdan, ellerimizi bir yaprak gibi titreten o gençlik heyecanlarımızdan asla çıkartamayacaklar göreceksin. Buna hiçbir şekilde güçleri, kudretleri yetmeyecek. Bir gün onlar unutulup gidecekler. İsimlerini, yaptıklarını ya da yapmaya çalıştıklarını hiç kimse hatırlamayacak. Ama sen hiçbir zaman unutulmayacaksın. Kral bir futbolcu olduğun için değil, aynı zamanda kral da bir insan olduğun için…

Uğur Güney Subaşı. Eylül 2022, Adana

One Reply to “Sansürdeki Kral”

  1. Sporculuk hayatına bir diyeceğimiz yok. Son derece başarılı bir geçmişe sahip olduğunu takdir etmemek, Haksızlık olur. Siyasi hayata neden girdiğini anlamak Mümkün değil. M.V. İken Spor yorumculuğuna soyunmak, Üstlendiği M.V. sorumluluğundan kaçmaktır. Bunu halâ anlamış değilim. Kendisi Neden Feto’cu oldu, Tarikatları ve cemaatleri, ATATÜRK Yasaklamıştı. Türkiye Cumhuriyetini kuran Kurucu liderimiz ATATÜRK’ün Çok açık ve net, şekilde yasakladığı bu yapıları neden desteklediğini anlamış değilim. Birde” MUHARREM İNCE’yi neden hedef alıyor, MUHARREM İNCE” Son derece çağdaş. Kimsenin inancına karışmayan, ATATÜRK’çü, Ülkesini seven, Halk’ını düşnen, Tarikatlara ve cemaatlere karşı duruşuyla tanınan, Ve savunduğu değerlerin tamamı Cumhuriyete olan bağlılığındandır.. Takdire şayan bir Siyaset adamıdır..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir