Bir gözü Yaşlı daha!

AnalizPolitika

Written by:

“Romancılığı ayrı bir tartışma konusu ama artık içeride olmadığına göre daha rahat söyleyebiliriz: Ahmet Altan “gazeteci” değildir, Taraf’ta yaptığı şey de “gazetecilik” değildir. Aynı şekilde Taraf da bir gazete değil, bir operasyon aygıtıdır.”

Fatih Yaşlı.

Siz Ahmet Altan’ın romanlarını sevmeyebilirsiniz Fatih Bey. Bu negatif hislerinizden ya da duygularınızdan ötürü ben dahil kimseye hesap verme durumunda değilsiniz. Ancak bir romancıyı ve onun romanlarını “tartışma konusu” yapmak için çok ciddi edebi argümanlara ya da altyapıya sahip olmanız gerekmektedir. Yazılarınızı takip ettiğim kadarıyla sosyalist bir öğretim üyesi kimliğinizin dışında böyle bir edebi eleştirinin ya da tercihin adresi olmak için hiçbir yeterliliğe sahip değilsiniz. Dolayısıyla en azından benim açımdan “Ahmet Altan’ın romanlarını ya da romancılığını beğenmiyorum” savınızın ya da iddianızın ciddiye alınır hiçbir yönü olmadığını belirtmek isterim.

Ayrıca, evet haklısınız, Ahmet Altan sizin bildiğiniz ya da alıştığınız resmi gazetecilerden değildir, hiçbir zaman da olmamıştır. Bu sebeple siz ve sizin gibilerin nezdinde ıssız bir köyde yaprak toplarken o minik bedeni asker bombasıyla paramparça edilen küçük bir Kürt kızının katledilmesinin hiçbir haber değeri olmazken; ne manidardır ki bugünlerde vurmalara doyamadığınız “gazeteci olmayan!” Ahmet Altan için bu vahşetin haber değeri taşıması ve diğer tüm yazılı ve görsel medya bu elim haberi mide bulandırıcı bir yüzsüzlükle görmezden gelmişken; o ve “operasyonel gazetesi”nin ısrarla ve inatla bu küçük Kürt kızının bu şekilde katledilmesinin üzerine gitmiş olmaları gazeteciliğin meslek onuruna sadakat açısından kendisi ve arkadaşları açısından kaçınılmaz olmuştur.

Altan’ın Genel Yayın Yönetmeni sıfatıyla kullandığı belgelerin neredeyse tamamı düzmecedir ve Gülen Cemaati tarafından imal edilip kendisine iletilmiştir. Ortada bir kamu yararı da yoktur, Cemaat’in çıkarları vardır.

Fatih Yaşlı

Nereden biliyorsunuz ve nasıl bu kadar iddialı olabiliyorsunuz Fatih Bey? Balyoz Belgelerinin Gölcük’teki Donanma İstihbarat Başkanlığı’ndan çıktığını bilmiyor musunuz? Bence biliyorsunuz, ama sırf Altan’a saldırmak uğruna kendinize bu gerçeği itiraf edemiyorsunuz!

Taraf, arkasında bizzat Cemaat’in olduğu, Cemaat tarafından fonlanan, Cemaatçi köşe yazarları ve muhabirlerin istihdam edildiği, Cemaat’e ait bir yayın organıdır

Fatih Yaşlı

Başta Zaman ve Sızıntı olmak üzere o yıllarda çıkan birçok yayın organına ev sahipliği yapan ve iktidar ortağı olarak en güçlü zamanlarını sürdükleri için de doğal olarak bu sahipliği asla saklama gereği duymayan bir grubun, bir cemaatin, bir oluşumun ya da bir örgütün Taraf gazetesi söz konusu olduğu vakit bu sahipliği bir şekilde saklama gereği duymasını bir türlü anlamıyorum. Bu esrarengiz gizlilik size de fazlasıyla tuhaf gelmiyor mu? Ayrıca diyelim ki gerçekten de Taraf cemaatçilerindi. O vakit daha ilk basıldığı günden itibaren fena halde maddi problemlerle boğuşan; çalışanların maaşlarını bile güç bela ödeyebilen bir gazetenin bu denli ağır ekonomik problemlerle boğuşmasını nasıl açıklayacaksınız? Yoksa, varlık içinde yüzen bazı cemaatçilerin özellikle kendi şirketleri söz konusu olduğunda onları “açlıkla sınamak” gibi bir takım manyakça, sadistçe fantezilere sahip olduklarını mı iddia ediyorsunuz? İlginç bir yaklaşım doğrusu.

Yargının Cemaate teslim edildiği 12 Eylül referandumuyla ilgili olarak atılan “halk yönetime el koydu” manşetinden tutun da Ergenekon / Balyoz düzmece davası bağlamında atılan “Fatih Camii bombalanacaktı” manşetine, Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklanması sonrası atılan “gazetecilikten tutuklanmadılar” manşetinden tutun da, Cemaatin ÖSYM hırsızlığını aklamak için atılan “şifre palavra ÖSYM haklı” manşetine, Altan’ın yönettiği Taraf, Cemaat’in bir operasyon aygıtı olarak çalışmıştır.

Fatih Yaşlı

Ve gelelim Ahmet Altan her özgürlüğüne kavuştuğunda onun yeminli düşmanları tarafından sürekli dolaşıma sokulan şu meşhur “gazetecilikten tutuklanmadılar” manşetine. Ya da bu manşetin hikayesine… Ancak bu hikayeye geçmeden önce bir gerçeğin altını çizmek istiyorum izninizle; bu manşeti paylaşanların birçoğu “gazetecilikten tutuklanmadılar” sözünün o dönemin savcısı Öz’e ait olduğunu ve Taraf’ın bu manşeti atarken bu önemli ayrıntıyı “Ergenekon Savcısı Öz’den açıklama” diye başına parantez koyarak okuyucusuyla paylaştığını nedense hep saklarlar.

Tıpkı Öz’ün bu açıklamalarıyla ilgili olarak “Ergenekon ve Başbakan” başlıklı bir yazı kaleme alan Altan’ın; “bu iki gazetecinin Ergenekon ile ilişkilerini çok somut olarak ortaya koyamayan bir iddianame, bugüne dek Ergenekon soruşturmasında çok başarılı işler yapan hükümeti, savcıyı ve polisleri ‘hesap sorulması gereken’ merciler haline getirir. Ergenekon çetesinin bütün unsurlarıyla birlikte yakalanmasını istiyoruz ama Ergenekon soruşturmasının bir keyfiliğe dönüşmesini, devlet gücünün ‘hukuk dışı’ amaçlarla kullanılmasını da istemiyoruz.” Yazısını sakladıkları gibi..

Oysa mıh gibi ortadadır ki buradaki kirli amaç, manşete çıkarılmış bu sözün aslında Ahmet Altan tarafından söylendiği algısını yaratmak, geniş kitlelerin zihnine bu yalanı bir şekilde zerk etmektir. Ki bu algının yaratılmasıyla birlikte onun düşmanlaştırılması projesi de kendisine daha bir fanatik taraftar bulsun, “çullanma” daha bir kalabalık ve gösterişli olsun!

Ayrıca bu nasıl bir cemaat operasyon aygıtıdır ki, bu aygıtın başyazarı, genel yayın yönetmeni ve tabii ülkenin en çok okunan yazarı; “bu ülkede Ergenekon’un yakalanmasını isteyenler, özgürlüğün, demokrasinin, hukukun, halk iradesinin önünde hiçbir karanlık güç kalmasın diye istiyorlar. Hükümeti ya da polisi ya da cemaati kızdıranlar bir punduna getirilip susturulsunlar diye değil.” Diye oldukça sert sayılabilecek bir yazıyı yazabiliyor?

Altan, AKP-C’nin devleti ele geçirmek için yaptığı operasyonlara ve o operasyonlarda kullanılan yöntemlere hiçbir zaman esastan itiraz etmemiş, yaptığı itirazlar Şık ve Şener’in gözaltına alınması örneğindeki gibi “böyle yaparsanız operasyonların ciddiyetine gölge düşürürsünüz”den öteye gitmemiştir.

Fatih Yaşlı

Esastan itiraz etmek ne demek Fatih Bey? Ya da sorumu modifiye edeyim; bir gazeteci bir operasyona nasıl esastan itiraz edebilir? 3 Mart 2011 tarihinde dokuz muhabirle birlikte Ahmet Şık ve Nedim Şener gözaltına alınıyorlar. Hemen ertesi gün Taraf, “Ergenekon bu mu?” manşeti ile çıkıyor. Alt başlıkta da şöyle diyor gazete; “Ergenekon ve Hrant Dink suikastına yönelik kitaplarıyla tanınan Ahmet Şık ile Nedim Şener’in göz altına alınması şaşkınlık yarattı.

Tatmin olmadınız mı, yeterince esastan değil mi Fatih Bey? Güzel. O vakit devam edelim ve aynı gün Ahmet Altan’ın Nedim Şener’le Ahmet Şık’ın gözaltına alınmasıyla ilgili olarak yazdığı “Bu nasıl iş” başlıklı makalesine bir göz atalım öyleyse.

“Niye bu insanlar gözaltına alındı? Kimle konuştuysam kafası karışık, net bir cevap verebilen kimse yok. ‘Ergenekon’un medya bacağını yakalıyoruz’ diye gidip Oda TV’nin elemanlarıyla, polisle ilgili kitaplar yazmış muhabirleri yakalarsanız, kuşkulu sorular yaratırsınız. Gözaltına alınan muhabirlerden bir kısmı polisin kendi iç çekişmelerinde taraf olmuş olabilirler, bir tarafın sözcülüğüne soyunup kitap da yazmış olabilirler ama bunun Ergenekon’la ne ilgisi var? Ergenekon, darbenin yolunu açabilmek için kaos yaratmak amacıyla kurulmuş ve çeşitli suçlara bulaşmış bir örgüt. Bana sorarsanız Türkiye’nin en tehlikeli örgütü. Bu örgüttün üyeliğinden gözaltına alınabilmek için, bu örgütle ilişki kurmuş ve bu örgütün talimatları doğrultusunda darbeye altyapı hazırlayan yayınlar yapmış olmanız gerek. Böyle bir iş de, öyle muhabirlerin yapabileceği bir iş değil. Üstelik gözaltına alınanlar arasında öyle bir isim var ki duyan herkesi şaşırtıyor. Ahmet Şık. Şık, Ertuğrul Mavioğlu ile birlikte Ergenekon konusunda en dürüst, en kapsamlı, en açıklayıcı kitaplardan birini yazmış bir gazeteci. Nokta dergisinde, ‘Darbe Günlüklerini’ ortaya çıkartan ekibin önemli bir parçası. Şimdi siz sabaha karşı evini basıp böyle bir adamı gözaltına alıyorsanız, elinizde onun Ergenekon üyeliğiyle ilgili ‘Oda TV’nin bilgisayarlarında onun yeni kitabının kopyalarını bulduk’tan öte, çok ciddi ve inandırıcı kanıtlar olması gerekir. Ahmet Şık, ‘Ben kitabımı Soner Yalçın’a göndermedim’ diyor. De ki gönderdi. Eee, ne olacak? Birine kitabını gönderdiyse bu suç mu? Ergenekon üyeliği, ‘kitap gönderme’ düzeyine mi düşürülecek? Danıştay cinayetinden, toprağa gömülü silahlardan ‘kitap göndermeye’ mi geldik?

Mutmain oldunuz mu Fatih Bey? Bir gazeteci daha ne yapabilirdi ki? Çelik yeleğini takıp operasyon yapan polislerin önüne mi atlamalıydı Altan?

Velhasıl Altan, kendisini hukuksuzca içeri atan hukuk sisteminin ve bugün içinde yaşadığımız rejimin mimarlarından, üstelik küçümsenmeyecek mimarlarından biridir. Cemaatin şövalyesi Ahmet Altan’ın tahliye edilmesiyle…

Fatih Yaşlı

Ben yazmayı ilkokul öğretmenimle okumayı da Ahmet Altan’la söktüm. Şu an’a kadar sevdiklerine bıraktığı küçük ev notları hariç her yazdığı kitabı, makaleyi, haberi satır satır okudum. Bu okuduklarım arasında onun hukuksuzluğu ve o hukuksuzluğun beslendiği tek adam rejimlerini övdüğü hiçbir yazısına rastlamadım. Dolayısıyla en hafif tabirle hadsizlik ve haksızlık yapıyorsunuz Fatih Bey. Ayrıca Altan kimsenin şövalyesi değildir. “Yazıdan para kazan, ama para için asla yazma” amentüsünü hayatının tam merkezine koymuş yürekli, onurlu ve sizin gibilerin asla ulaşamayacağı çapta kabiliyetlere sahip büyük ve evresel bir yazardır o.

Ahmet Altan’lar, Ahmet Altan’dan “demokrasi kahramanı” çıkartanlar, eski “yetmez ama evet”çiler, yeni “yetmez ama evet”çiler, emekli amiraller, iktidardan anti-emperyalizm bekleyenler, saray eşrafıyla saz çalıp türkü söyleyenler, “ bunda ne var canım”cılar, normalleşme ve kucaklaşma sevdalıları… Yani geride kalan yirmi yıldan öyle ya da böyle sorumlu olanlar. Bu yirmi yıldan hala ciddi bir ders alınmadı, bundan sonra alınır mı acaba?

Fatih Yaşlı

Son zamanlarda sıklıkla işitir olduk bu cümleyi; “Ahmet Altan’dan demokrasi kahramanı çıkarmaya çalışmayın!” Oysa takip edebildiğim kadarıyla ben dahil hiç kimsenin ne böyle bir çabası ne de böyle bir planı oldu. Biz onun açık bir haksızlığa, hukuksuzluğa uğradığını bıkmadan usanmadan yıllarca yazıp çizdik ve bu hukuksuzluk karşısında da onun asla yılmayan, diz çökmeyen halinin bu ülke demokrasisi için son derece kıymetli olduğunu dile getirdik, hepsi bu. Gerisi sizin Altan kompleksinizin acınası semptomlarıdır Fatih Bey, hiiiç kusura bakmayın!

Uğur Güney Subaşı. Nisan 2021, Adana

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir